Dikkat Sasaeng çıkabilir!

Ah… Nereden başlasam bilmiyorum…

Birkaç ay önce tanıştım “sasaeng” kelimesiyle.

K-Pop (Korean Pop) dinlemeye başlayıp JYJ adlı grubun hayranı olduktan sonraydı. Haberler öyle bir patlak verdi ki K-pop severler camiası baştan aşağı çalkalandı. JYJ adlı grubun sasaeng fanları/Anti-fanları ile ilgili makaleler fırtına gibi ortalığı birbirine kattı. Bunun peşi sıra başka gruplarla ilgili makaleler de yazılmaya başlandı. Birazdan değineceğim şeylerin hepsi gerçek. Hayal dünyamın bir ürünü değil. Kanıt istiyorsanız http://happybunnychan-justiceforall.blogspot.ca/ adresini tıklayıp eski postlara bakıp delilleri görebilirsiniz.

Peki nedir sasaeng?

Sasaeng Güney Kore’de, ünlüleri kendine takıntı haline getirmiş, yemeden içmeden onları takip eden, bunu yapabilmek için tüm vaktini ve parasını harcayan, akıl sağlığını kaybettiğini düşündüğüm(kişisel yorum) insanlara deniyor.

Bir sasaengin günlük programı yaklaşık olarak şu şekilde;

Sabah mümkün olduğunca erken uyanıp ünlüleri gözetlemek için evlerine, kuaförlerine vs. gitmek; sonrasında işe/okula gidip kaldıkları yerden gözetlemeye devam etmek… bu eylem bittiğinde de uyumak için bir yer bulup uyuyorlar. Bir kısmı evlerini terk edip sokaklarda yatıyor.

Bunu her gün yapıyorlar…

Bazılarınız buna “Ne var yahu alt tarafı evinin önüne gitmiş? Ünlüler sevildiklerini görmekten hoşlanmıyor mu sanki, işlerine geliyordur.” şeklinde tepki verebilir. Ne yazık ki işin aslı o kadar da basit değil. Öncelikle bir çoğu reşit olmamış kişiler. Kendi sosyal hayatlarından olmayı bir yana bırakın, destekledikleri ünlüleri yakından görüp onlarla yakından bağ kurmak adına aklınızın alamayacağı şeyler yapıyorlar. Regl kanlarını biriktirip hediye etmek, gizlice ünlülerin evine girmek, bilgisayarlarını hacklemek, sim kartlarını kopyalamak, garajlarına gizli kamera yerleştirmek, kişisel bilgilerini kendi borçlarını ödemek için kullanmak… sasaeng taksileriyle ünlüyü ordan oraya kovalayıp irili ufaklı kazalara yol açmak, ünlüleri her buldukları fırsatta fiziksel olarak incitmek, saçlarını yolup hatıra olarak saklamak, cinsel taciz… şeklinde özetlenebilir yaptıkları.

Böyle şeylere sürekli maruz kaldığınızı düşünün; tanımadığınız biri size canı istediğinde vuruyor, canı istediğinde mahrem yerlerinize dokunuyor, özel hayatınızda biri var mı diye bilgisayarınızdan ve telefonunuzdan sizi sürekli takip ediyor, gece gündüz kapınızın önünde dikiliyor ve nereye gitseniz geliyor… Tamam binlerce kişi tarafından sevilmek çok hoş ama sevgi saplantı ve sapkınlık boyuna ulaşınca insanın canı sıkılıyor.

Ve bu yüzden ne kadar acı çektiğinizi düşünün. Kameraların önünde yaşayan bir kişisiniz, sıradan bir insan gibi öfkelenemiyorsunuz bile. Biri size vurduğunda siz de ona vuramıyorsunuz. Dönüp küfretseniz insanlar bütün okları sizin üzerinize, yani yanlış yere çeviriyor. Polise gitseniz aldığınız tepki “sevdiklerinden yapıyorlar” oluyor. Yargılanamıyorlar çünkü ya köklü ailelerden geliyor bu sapıklar ya da cezai yaptırım için yaşları tutmuyor. Ne adaletsizlik! Onlarla yaşamaktan başka şansınız yok. Sıkıntı yaşamamak adına boş zamanlarınızda dostlarınızla görüşemiyorsunuz. Arkadaşlarınız size mesaj attığında onlara “sen kimsin?” diye mesajlar yolluyorlar (telefonunuzu izliyorlar). Ailenizi sürekli rahatsız ediyorlar. Sevgiliniz olsa parçalayacaklar sözüm-ona hayranlarınız…

Bu yüzden nefret ettim onlardan.

İşin kötü tarafı bu yaşı evlenmeye tutmayan genç kadınların bir kısmı sasaeng taksilerin parasını ödeyebilmek için fuhuş yapıyor. İlk duyduğumda kanım dondu. 14-15 yaşındaki bir genç kızın dinleyip hoşuna gittiği bir adamı hayatının merkezi yapıp onun uğruna kendini pazarlaması canımı yaktı.

İşte bu yüzden de acıdım…

Hepimiz bir şeylere ya da birilerine hayranlık duyuyoruz. Hepimiz onları seviyoruz. Hepimiz o kişilerle yakınlık kurmayı arzuluyoruz. Hayatımızdaki boşluğu onlarla dolduruyoruz. Ama bu şekilde olmamalı. Hayranlıkla sapıklık arasındaki çizgiyi iyi belirlemeliyiz.

Sasaengleri eşek sudan gelene kadar dövmek istiyorum. Ne zaman sasaeng fotoğrafı görsem çekeni bulup tokatlamak istiyorum. Ne zaman taksiye binsem aklıma parası olmadığını bile bile genç kızları taksilerine alıp fuhuşa teşvik eden adamlar geliyor. İşte o an aracına bindiğim masum taksicinin kafasını direksiyona geçiresim geliyor. Şiddet uygulamak istediğim için beni mazur görün sonuçta ben de bir hayranım ve değer verdiğim örnek aldığım kişilerin canı yanınca kendi canım yanmış gibi oluyor.

Bununla ilgili bir şeyler yapılmalı. Otoritelere ve diğer tüm normal hayranlara sesleniyorum; bir şeyler yapın! Sasaengleri yüreklendirmeyin. Aktivitelerini desteklemeyin. Çektikleri fotoğrafları ya da videoları paylaşmayın. Sasaeng taksici görürseniz bir çaresine bakın. Tamam kızılacak bir şey ama yaşı küçük olanların yardıma ihtiyacı var. Güney Kore’de yaşamadığım için olayların içinde değilim ama bir şeylerin değişmesi için elimden geleni yapıyorum. Cevap alamasam da birçok haber kanalına mail yolladım. Bu konunun incelenmesi için yardım istedim. Siz de elinizden ne geliyorsa yapın ve tepkinizi ortaya koyun ki hem canımız ciğerimiz İdollerimiz acı çekmesin, hem o sübyanların hayatı kurtulsun.

STOP SASAENG TERROR!

Otaku ve JYJ

Selam!

Ben Dilem bu da benim kişisel blogum.

Bu blogu neden açtığımla ilgili en ufak bir fikrim yok ama açtım işte…

Bilirsiniz bazen insanlar dertleşmek ister. Hoş, okunacağımı pek zannetmiyorum ama yine de ara sıra yazmaya karar verdim.

Ben kimim? İyi soru… Ben evrenin herhangi bir yerinde nefes alan herhangi bir aciz insanım. Anime izlerim, manga okurum, J-Rock ya da K-pop dinlerim falan işte.

İlle de bir isim ver kardeşim kimi dinlersin, derseniz verebileceğim ilk cevap (tabi ki göğsümü gere gere) JYJ olacaktır. En çok onları dinler onları severim. Fanatik denecek kadar severim. Fanatik miyim? Kısmen evet… JYJ ile tanışalı pek uzun bir zaman olmadı ama haklarında bir çok bilgi edindim ve her geçen gün JYJ’e olan sevgim arttı. Gerek duruşları, gerek müzikleri, gerek kişilikleri… Tam anlamıyla kalbimi fethettiler! Eğer haklarında bir şey bilmiyorsanız azıcık kurcalayın derim; pişman olmazsınız.

JYJ demişken, Kim Junsu’nun solo albümü “Xia Tarantallegra” için düzenlediği konseri vardı bugün.

Yıkmış ortalığı!

Herkesi hayran bırakmış. Beni de hayran bıraktı açıkçası. Tamam, konsere gidemedim ama fan kameralarını izledim; ağzım açık kaldı. Tek kelimeyle; MUH-TE-ŞEM-Dİ! Onlar nasıl kıyafetler, o nasıl bir dans… Hele ki hiç detone olmadan o yüksek seslere ulaşıtığını gördükten sonra dedim arkadaş, kimse gelip bana şarkıcıyım demesin! Bir performans o kadar yokluğa ve zorluğa rağmen bu kadar mı güzel olur! O sahne, O ışıklar… Seviyorum diye değil cidden harikaydı. Junsu’yu merak edenlere bugünkü konserden bir iki kare;

Bakınız bu Angel Xia. Beyazları çekmiş melek gibi olmuş cidden hehehe.

Magical Xia

Bu da masallardan fırlamış Xia. Bu fotoğrafı yakalayan kimse teşekkürü borç bilirim.

Konserlerde bizim yerimize izleyip bizi düşündüğü için(!) bu fotoğrafları çekip paylaşan herkese sonsuz teşekkürler. Her ne kadar o büyüyü yaşayamasam da az buçuk dindirebiliyorum susuzluğumu.

E, tebrikler Junsu. Konserini verdin, Chelsea kupayı aldı, bir süre keyfine diyecek yok! Ama hakediyorsun herkes biliyor.

Bu arada Junsu diyip duruyorum ama benim favorim Kim Jaejoong. Onun hakkında da daha sonra detaylı bir şekilde yazmak istiyorum. Bu yazımda yazmaya kalksam yazı uzar da uzar okumayı bırakır, ne Jaejoongmuş arkadaş der bana küfredersiniz diye çekiniyorum. Çekmekte olduğu dizinin OST’si 25 Mayıs tarihinde çıkacakmış pek heyecanlıyım. O heyecanı uykulu ve anlamsız bir şekilde dile getirmek istemiyorum.

Herneyse. Saat sabahın 4’ü ben yavaştan (sürünmek suretiyle) yatağımın yolunu tutayım. İlk blog yazımı herhangi bir şekilde gördüyseniz okuduysanız ve anlamsız bulduysanız affedin. Uykuyla uyanıklık arasındaki o tatlı çizgide gidip gelirken aklıma gelenleri yazdım. Kısa, dağınık ve anlamsız da olsa bu benim ilk yazım ve onu seviyorum. (bana) İyi geceler…